1 00:00:29,005 --> 00:00:35,921 Hım… Evet… Şu an yazı yazdığım kulübedeyiz. Otuz yıldır bu kulübedeyim. 2 00:00:40,588 --> 00:00:46,338 Başlamadan önce ihtiyacım olacak her şeyin yanımda olduğundan emin olurum. Ee, tabii 3 00:00:46,421 --> 00:00:52,171 ki sigara. Biraz kahve ve çikolata. 4 00:00:54,255 --> 00:01:01,171 Ayrıca başlamadan önce hep kurşun kalemimi açarım. Altı kurşun kalemim var, sonra da 5 00:01:04,046 --> 00:01:10,963 yazı tahtamı temizlerim. Silgi tozuna bakın. Evet. Sonra da başlarız. 6 00:01:17,088 --> 00:01:20,838 Tabii… genellikle birkaç düzeltme gerekir. 7 00:01:23,338 --> 00:01:30,130 Evet. O buraya, bu buraya. Tamam. 8 00:01:34,171 --> 00:01:39,005 Şeker Henry kırk bir yaşında, bekâr ve zengindi. Zengindi çünkü vefat etmiş 9 00:01:39,088 --> 00:01:43,921 zengin bir babası vardı., bekardı çünkü parasını bir kadınla paylaşmayacak kadar 10 00:01:44,005 --> 00:01:48,838 bencildi. Bir metre seksen sekiz santim boyundaydı ve sandığı kadar yakışıklı 11 00:01:48,921 --> 00:01:53,755 değildi. Giysilerine aşırı özen gösterirdi. Takım elbiseleri için pahalı 12 00:01:53,838 --> 00:01:58,671 bir terziye, gömlekleri için gömlekçiye ve ayakkabıları için bir çizmeciye giderdi. 13 00:01:58,755 --> 00:02:03,588 Berberi saçlarını on günde bir keserdi ve aynı zamanda manikür de yaptırırdı. Ona 14 00:02:03,671 --> 00:02:08,505 bir kır eviyle aynı paraya mal olan bir Ferrari kullanırdı. 15 00:02:10,213 --> 00:02:14,880 Bütün arkadaşları zengindi ve hayatında tek bir gün çalışmamıştı. Şeker Henry gibi 16 00:02:14,963 --> 00:02:19,630 adamlar dünyanın dört bir yanında yosun gibi sürüklenirken bulunabilir. Tam olarak 17 00:02:19,713 --> 00:02:24,380 kötü insanlar değillerdir ama iyi insanlar da sayılmazlar. Dekorasyonun bir 18 00:02:24,463 --> 00:02:29,130 parçasıdırlar. Hım. Henry'nin türünden bütün zengin insanların ortak bir özelliği 19 00:02:29,213 --> 00:02:33,880 vardır; Daha zengin olmak için müthiş bir arzu. On milyon asla yeterli değildir. 20 00:02:33,963 --> 00:02:38,630 Yirmi milyon da öyle. Doyumsuzca daha fazla para arzulamaktan ve bir sabah 21 00:02:38,713 --> 00:02:43,380 uyandıklarında bankada hiçbir şey bulamama korkusundan muzdariptirler. Bu 22 00:02:43,463 --> 00:02:48,130 insanlar servetlerini arttırmak için çeşitli yöntemler kullanır. Kimi hisse 23 00:02:48,213 --> 00:02:52,880 senedi alıp iniş çıkışlarını izler. Kimi toprak, sanat eseri ya da pırlanta alır. 24 00:02:52,963 --> 00:02:57,630 Kimi rulet, yirmi bir, at yarışı oynar. Kimiyse her şeyde bahis oynar. Şeker Henry 25 00:02:57,713 --> 00:03:02,421 onlardan biriydi ve bu arada hile yapmaktan kaçınmazdı. 26 00:03:03,421 --> 00:03:06,880 Yazın bir hafta sonu Henry arabasıyla Sir William W'yla kalmak için Londra'dan 27 00:03:06,963 --> 00:03:10,421 taşraya gitti. Ev muhteşemdi. Çevresi de öyle. Fakat Henry o Cumartesi günü eve 28 00:03:10,505 --> 00:03:13,963 ulaştığında şakır şakır yağmur yağıyordu. Ev sahibi ve misafirleri akşam 29 00:03:14,046 --> 00:03:17,505 üstünü oyunlar oynayarak geçirirken Henry hüzünlü biçimde pencerelere vuran 30 00:03:17,588 --> 00:03:21,088 -damlaları izliyordu. -Çekeyim. Buyur. 31 00:03:21,630 --> 00:03:25,338 Henry misafir odasından giriş salonuna yöneldi. Evin içinde amaçsızca 32 00:03:25,421 --> 00:03:29,171 geziniyordu. Sonra gezintisi kütüphanede sonlandı. 33 00:03:32,338 --> 00:03:36,421 Sir William'ın babası bir kitap koleksiyoncusuydu. Bu devasa odanın dört 34 00:03:36,505 --> 00:03:40,588 duvarı yerden tavana kadar deri ciltli antika kitaplarla kaplıydı. Şeker 35 00:03:40,671 --> 00:03:44,755 Henry'nin ilgisini çekmedi. O polisiye ve korku romanları okurdu. Buradakilerden 36 00:03:44,838 --> 00:03:48,921 değil. Ayrılmak üzereydi ki gözüne oldukça farklı bir şey takıldı ve onu 37 00:03:49,005 --> 00:03:53,088 durdurdu. Öyle inceydi ki yanındaki kitaplardan birazcık dışarı çıkmamış olsa 38 00:03:53,171 --> 00:03:57,255 onu fark etmezdi. Onu raftan aldı. Aslında çocukların okulda kullandığı 39 00:03:57,338 --> 00:04:01,421 karton kapaklı defter gibi bir şeydi. Kapağı lacivertti, üstünde bir şey 40 00:04:01,505 --> 00:04:05,338 yazmıyordu. İlk sayfada, siyah mürekkeple muntazam bir el yazısıyla şu yazılmıştı; 41 00:04:08,630 --> 00:04:14,005 "Tuhaf. Acayip. Nedir bu?" Bir sandalyeye oturdu ve en baştan okumaya 42 00:04:14,088 --> 00:04:19,505 başladı. Henry'nin küçük mavi defterden okudukları şöyleydi; 43 00:04:25,088 --> 00:04:28,713 Adım Z.Z. Chatterjee. Calcutta'da Yılan Yastığı Hastanesinde baş cerrahım. İki 44 00:04:28,796 --> 00:04:32,421 Aralık bin dokuz yüz otuz beş sabahı doktorların dinlenme odasında çay 45 00:04:32,505 --> 00:04:36,130 içiyordum. Yanımda üç doktor daha vardı. Doktor Marshall, Miltra ve Macfarlane. 46 00:04:36,213 --> 00:04:39,755 Kapı çaldı. "Girin" dedim. 47 00:04:41,463 --> 00:04:44,005 Affedersiniz. Bir ricada bulunabilir miyim? 48 00:04:44,838 --> 00:04:46,380 "Burası özel bir oda" dedim. 49 00:04:46,463 --> 00:04:48,880 Evet, biliyorum, böyle çat kapı geldiğim için özür dilerim, fakat size göstermek 50 00:04:48,963 --> 00:04:51,796 istediğim çok ilginç bir şey var. 51 00:04:51,880 --> 00:04:54,005 Dördümüz de rahatsız olmuştuk ve hiçbir şey söylemedik. 52 00:04:55,171 --> 00:04:59,088 Beyler, ben gözlerini kullanmadan görebilen bir adamım. 53 00:05:00,338 --> 00:05:02,838 Altmış yaşlarında, beyaz bıyıklı ve kulaklarının içi siyah renkli kıllarla 54 00:05:02,921 --> 00:05:05,380 kaplı kısa bir adamdı. 55 00:05:05,463 --> 00:05:07,713 Kafamı elli tane bandajla istediğiniz gibi sarabilirsiniz ama yine de size bir kitap 56 00:05:07,796 --> 00:05:10,046 okurum. 57 00:05:10,588 --> 00:05:14,963 Gayet ciddi gibiydi. Fazlasıyla merakımı uyandırmıştı. "Girin lütfen." 58 00:05:22,046 --> 00:05:25,921 "Pekâlâ. Doktor Marshall kaç parmağını kaldırıyor?" 59 00:05:26,005 --> 00:05:27,005 Yedi. 60 00:05:27,088 --> 00:05:28,046 "Bir daha" dedim. 61 00:05:28,130 --> 00:05:28,755 -Dokuz. -"Bir daha" dedim. 62 00:05:28,838 --> 00:05:29,630 Üç. 63 00:05:29,713 --> 00:05:30,588 -"Bir daha" dedim. -Yine üç. 64 00:05:30,671 --> 00:05:31,546 "Bir daha." 65 00:05:32,171 --> 00:05:33,088 Parmak yok. 66 00:05:34,546 --> 00:05:36,630 Hım. Hilesi nedir? 67 00:05:36,713 --> 00:05:40,171 Hile yok. Bu yıllarca çalışarak elde ettiğim gerçek bir yetenek. 68 00:05:40,255 --> 00:05:41,671 Ne tür bir çalışma? 69 00:05:41,755 --> 00:05:44,005 Kusura bakmayın ama orası bana özel. 70 00:05:44,088 --> 00:05:46,171 Nasıl yardımcı olabiliriz? 71 00:05:46,255 --> 00:05:49,588 Bir gezici tiyatroda çalışıyorum. Calcutta'ya bugün geldik. Bu akşam "Royal 72 00:05:49,671 --> 00:05:53,005 Palace Hall"da açılış performansımızı sergileyeceğiz. Adım programda "Imdad 73 00:05:53,088 --> 00:05:56,421 Khan, Gözlerini Kullanmadan Gören Adam" olarak geçiyor. Kumpanyamız ne zaman yeni 74 00:05:56,505 --> 00:05:59,838 bir şehre gelse doğruca hastaneye gidip doktorlardan gözlerimi en profesyonel 75 00:05:59,921 --> 00:06:03,255 biçimde sarmalarını isterim. Bu işin doktorlar tarafından yapılması önemli, 76 00:06:03,338 --> 00:06:06,671 aksi takdirde insanlar hile yaptığımı düşünür. Sonra sokağa çıkıp tehlikeli bir 77 00:06:06,755 --> 00:06:10,088 şey yapıyorum. 78 00:06:10,171 --> 00:06:13,505 Diğer üç doktora baktım. Doktor Miltra ve Doktor Macfarlane hastalarına dönmek 79 00:06:13,588 --> 00:06:16,630 zorundaydı. "Gidin." Ama Doktor Marshall dedi ki; 80 00:06:16,713 --> 00:06:18,838 Neden olmasın? Ama işi düzgün yapalım ve kesinlikle hiçbir şey göremediğinden emin 81 00:06:18,921 --> 00:06:21,046 -olalım. -Çok naziksiniz. 82 00:06:21,130 --> 00:06:23,213 Lütfen ne isterseniz yapın. 83 00:06:23,296 --> 00:06:25,171 Onu sarmadan önce Doktor Marshall'a diyorum; "Göz çukurlarını yumuşak ama katı 84 00:06:25,255 --> 00:06:27,171 bir şeyle dolduralım." 85 00:06:27,255 --> 00:06:28,296 Hamur? 86 00:06:28,380 --> 00:06:30,713 "Mükemmel. Ben onu ameliyathaneye götürüp göz kapaklarını sabitlerken sen hastane 87 00:06:30,796 --> 00:06:33,671 fırınına git." Imdad Khan'ı uzun koridordan ameliyathaneye indirdim. 88 00:06:33,755 --> 00:06:36,630 "Lütfen şöyle uzanın" dedim. Dolaptan küçük bir Kolodyum şişesi aldım. "Bununla 89 00:06:36,713 --> 00:06:39,713 göz kapaklarınızı yapıştıracağım." 90 00:06:39,796 --> 00:06:41,171 Sonra nasıl çıkaracağım? 91 00:06:41,255 --> 00:06:44,630 Kirpik diplerinize dikkatlice azıcık alkol dokundurursanız onu çözecektir. 92 00:06:44,713 --> 00:06:48,088 Kurumasını beklerken göz kapaklarınızı kapalı tutun. İki dakika geçti. 93 00:06:48,171 --> 00:06:51,546 "Gözlerinizi açmaya çalışın" dedim ama açamadı. Doktor Marshall'ın hamurundan bir 94 00:06:51,630 --> 00:06:55,005 parça alıp Imdad Khan'ın gözlerinin üstüne yapıştırdım. Tüm göz çukurunu 95 00:06:55,088 --> 00:06:58,463 doldurdum ve hamurun biraz da dışarıya taşmasını sağladım. Aynısını diğer gözüne 96 00:06:58,546 --> 00:07:01,921 de yaptım. Sonra kenarlarını iyice bastırdım. "Rahatsız ediyor mu?" diye ona 97 00:07:02,005 --> 00:07:05,505 -sordum. -Hiç değil. Sağ olun. 98 00:07:05,588 --> 00:07:07,005 "Sargıyı siz sarın" dedim Doktor Marshall'a. "Parmaklarım yapış yapış 99 00:07:07,088 --> 00:07:08,921 oldu." 100 00:07:09,005 --> 00:07:11,755 Memnuniyetle. Şunları buraya… koyalım. 101 00:07:11,838 --> 00:07:13,880 Doktor Marshall, Imdad Khan'ın hamur dolu gözlerinin üstüne kalın bir pamuk koydu. 102 00:07:13,963 --> 00:07:16,213 Yerine yapıştı. 103 00:07:16,296 --> 00:07:17,171 Doğrulun lütfen. 104 00:07:17,255 --> 00:07:21,296 Doktor Marshall adamın kafasına sekiz santimlik bir rulo sargı bezi sardı. 105 00:07:21,380 --> 00:07:24,838 Lütfen nefes almam için burnumu açıkta bırakın. 106 00:07:24,921 --> 00:07:28,380 Elbette. Kusura bakmayın, dar kısmı birazcık sıkacak. 107 00:07:31,130 --> 00:07:32,046 Bu nasıl? 108 00:07:32,130 --> 00:07:35,546 "Mükemmel" dedim. Adam zor bir beyin operasyonu geçirmiş gibi görünüyordu. 109 00:07:35,630 --> 00:07:36,546 Rahat mısınız? 110 00:07:36,630 --> 00:07:40,838 Çok rahatım. Böyle titiz bir iş yaptığınız için sizi tebrik etmeliyim. 111 00:07:40,921 --> 00:07:43,255 Imdad Khan yataktan kalktı ve doğruca kapıya yürüdü. 112 00:07:51,171 --> 00:07:54,755 "İnanmıyorum! Gördün mü? Doğruca kapı topuzuna uzandı." Doktor Marshall 113 00:07:54,838 --> 00:07:58,421 sırıtmayı kesti. Imdad Khan koridorda epey normal ve hızlı bir şekilde 114 00:07:58,505 --> 00:08:02,088 yürüyordu. Doktor Marshall'la arkasından takip ediyorduk, bu adamın o devasa beyaz 115 00:08:02,171 --> 00:08:05,755 bandajlı kafasıyla rahatlıkla yürüyüşünü izlemek tüyler ürperticiydi. "Gördü!" Diye 116 00:08:05,838 --> 00:08:09,421 bağırdım. "Arabayı gördü, bu kesinlikle inanılmaz." Doktor Marshall cevap vermedi. 117 00:08:09,505 --> 00:08:13,130 Şaşkınlıktan yüzü kaskatı kesilmişti. 118 00:08:14,130 --> 00:08:17,046 Imdad Khan merdivene geldi ve sorunsuz indi. Trabzana elini bile koymadı. Birkaç 119 00:08:17,130 --> 00:08:20,088 kişi yukarı çıkıyordu, tepkileri ortada. 120 00:08:21,796 --> 00:08:24,588 Merdivenlerin sonunda dönüp kapıdan sokağa çıktı. Doktor Marshall'la takibe 121 00:08:24,671 --> 00:08:27,505 devam ettik. 122 00:08:28,130 --> 00:08:31,963 Aşağıdaki avluda bekleyen yalınayak yüz çocuk bağırarak beyaz kafalı ziyaretçimize 123 00:08:32,046 --> 00:08:35,880 akın etti. İki elini havaya kaldırarak selam verdi. Doğruca bir bisiklete yürüdü, 124 00:08:35,963 --> 00:08:39,796 bindi ve avluda bir sekiz çizdi. Yalınayak çocuklar tezahüratlarla ve gülerek peşine 125 00:08:39,880 --> 00:08:43,713 düştü. Hızla karmaşa içindeki trafiğe çıktı ve etrafında korna çalıp vızır vızır 126 00:08:43,796 --> 00:08:47,630 her yöne giden araçların olduğu yoğun caddeye daldı. Müthiş sürüyordu. Bir 127 00:08:47,713 --> 00:08:51,546 dakika kadar izledik. Köşeyi dönüp gözden kayboldu. Doktor Marshall "Buna 128 00:08:51,630 --> 00:08:55,505 inanamıyorum" dedi. 129 00:08:55,588 --> 00:08:57,213 Buna inanamıyorum. 130 00:08:57,296 --> 00:09:00,380 "Ben de öyle" dedim. "Galiba bir mucizeye şahit olduk." 131 00:09:01,296 --> 00:09:05,046 Günün geri kalanında hastanede hastalarla meşguldüm. Akşam saat altıda 132 00:09:05,130 --> 00:09:08,880 üstümü değiştirmek için evime döndüm. Uzun soğuk bir duş aldım. Belimdeki 133 00:09:08,963 --> 00:09:12,713 havluyla verandaya oturup sodalı bir viski içtim. Saat yediye on kala Royal 134 00:09:12,796 --> 00:09:16,546 Palace Hall'a ulaştım. Gösteri iki saat sürdü. Şaşırtıcı biçimde eğlendim. 135 00:09:16,630 --> 00:09:20,380 Jonglör, yılan oynatıcısı, ateş yutucu, kılıcı boğazından midesine kadar sokan 136 00:09:20,463 --> 00:09:24,213 kılıç yutucusu. Son olarak da, bir trampet temposuyla dostumuz Imdad Khan 137 00:09:24,296 --> 00:09:28,046 gösterisini yapmak için çıktı. Birkaç seyirci kumaş ve eşarpla gözlerini 138 00:09:28,130 --> 00:09:31,880 bağlamaları için sahneye geldi, ardından bir çocuğun dört bir yanına bıçaklar attı 139 00:09:31,963 --> 00:09:35,880 ve çocuğun kafasına konan konserveyi altıpatlarla vurdu. Sonra, nihayet… 140 00:09:35,963 --> 00:09:40,130 …Çoktan bandajlanmış kafasına metal bir fıçı kondu. Çocuk, Imdad Khan'ın bir eline 141 00:09:40,213 --> 00:09:44,380 iğne, diğer eline iplik verdi. Önüne devasa bir büyüteç konuldu ve tek bir 142 00:09:44,463 --> 00:09:48,921 yanlış hareket yapmadan ipliği hünerle iğneden geçirdi. 143 00:09:49,005 --> 00:09:49,921 Bravo! 144 00:09:54,088 --> 00:09:55,380 Şaşkına dönmüştüm. 145 00:09:57,505 --> 00:09:59,380 Kuliste Imdad Khan'ı bir taburede sessizce oturmuş sahne makyajını 146 00:09:59,463 --> 00:10:01,463 temizlerken buldum. 147 00:10:01,546 --> 00:10:03,421 Merak ediyorsunuz doktor. Yanılıyor muyum? 148 00:10:03,505 --> 00:10:06,963 "Hem de çok" dedim. Bir kez daha kulağının dışından fışkıran yoğun siyah 149 00:10:07,046 --> 00:10:10,505 kıllardan çok etkilenmiştim. Başka hiç kimsede buna benzer bir şey görmemiştim. 150 00:10:10,588 --> 00:10:14,046 "Bir teklifim var. Mesleğim yazarlık değil. Gözlerinizi kullanmadan görebilme 151 00:10:14,130 --> 00:10:17,588 becerisini nasıl geliştirdiğinizi anlatırsanız olabildiğince doğru biçimde 152 00:10:17,671 --> 00:10:21,130 yazıya dökerim, ardından British Medical Journal'da ya da belki ünlü bir dergide 153 00:10:21,213 --> 00:10:25,088 yayımlanmasını sağlamaya çalışırım, bu daha çok tanınmanıza yarar mı? 154 00:10:25,171 --> 00:10:26,588 Çok yararı olur. 155 00:10:26,671 --> 00:10:29,630 "Harika." Hasta geçmişlerini kaydetmek için kullandığım özel bir stenom var. 156 00:10:29,713 --> 00:10:32,671 Imdad Khan'ın bana o akşam söylediği her şeyi kelimesi kelimesine not aldım. Şimdi 157 00:10:32,755 --> 00:10:35,671 aynını size aktarıyorum. 158 00:10:37,046 --> 00:10:39,213 O AKŞAM IMDAD KHAN'IN BANA SÖYLEDİĞİ HER ŞEY 159 00:10:39,296 --> 00:10:40,588 MOTAMOT 160 00:10:41,671 --> 00:10:46,171 Bin sekiz yüz yetmiş üçte Kashmir eyaletinde doğdum. Babam ulusal 161 00:10:46,255 --> 00:10:50,755 demiryollarında kondüktördü. Bir gün, okulumuza bir hokkabaz gelip bize gösteri 162 00:10:50,838 --> 00:10:55,338 yaptı. Büyülenmiştim. İki hafta sonra bütün birikimimi alıp bir gezici tiyatro 163 00:10:55,421 --> 00:10:59,921 kumpanyasına katılmak için evden kaçtım, bu bin sekiz yüz seksen altıdaydı, on üç 164 00:11:00,005 --> 00:11:04,505 yaşındaydım. Üç yıl boyunca bu kumpanyayla Punjab'ın her yerine gittim. 165 00:11:04,588 --> 00:11:09,088 Sonunda kumpanyanın yıldızı olmuştum. Sürekli, ee, para biriktiriyordum ve 166 00:11:09,171 --> 00:11:13,671 nihayet üç bin rupinin biraz üstünde biriktirmiştim. O aralar, havaya yükselme 167 00:11:13,755 --> 00:11:18,255 gücüne erişmiş büyük ve ünlü bir yoginin hikayesini duymuştum. Söylentiye göre dua 168 00:11:18,338 --> 00:11:22,838 ettiğinde bütün bedeni yerden havalanıp kırk beş santimetre yükseliyormuş. Çok 169 00:11:22,921 --> 00:11:27,171 müthiş bir etki bırakıyormuş. 170 00:11:28,296 --> 00:11:29,213 Bıyık mı? 171 00:11:31,130 --> 00:11:32,255 Ah! 172 00:11:32,338 --> 00:11:36,838 Tiyatro kumpanyasından ayrılıp, söylentiye göre o yoginin yaşadığı Ganj 173 00:11:36,921 --> 00:11:41,963 nehri kıyısındaki küçük bir şehre gittim. Bir gün, bir yolcunun sık bir ormanda tek 174 00:11:42,046 --> 00:11:47,088 başına yaşayan bir keşişten bahsettiğini duydum. Bu benim için yeterliydi ve bir at 175 00:11:47,171 --> 00:11:52,213 arabası kiralamak için hemen fırladım. Sürücüyle pazarlık ederken bir adam gelip 176 00:11:52,296 --> 00:11:57,338 aynı yöne gittiğini söyledi ve arabayı ve ücretini bölüşmeyi önerdi. Vay canına, ne 177 00:11:57,421 --> 00:12:02,463 müthiş bir şans. Yoldaşımla konuşurken yoginin müridi olduğunu ve o an ustasını 178 00:12:02,546 --> 00:12:07,588 ziyarete gittiğini öğrendim. Pat diye söyledim: "Aradığım adam o! Onunla 179 00:12:07,671 --> 00:12:12,505 tanışabilir miyim?" Yoldaşım bana uzun uzun baktı. 180 00:12:13,255 --> 00:12:18,255 "Bu imkânsız" dedi. O andan itibaren sorularıma cevap vermeyi reddetti. Yine de 181 00:12:18,338 --> 00:12:23,338 küçük bir şeyi öğrenmeyi başardım. Büyük Yoginin meditasyonuna günün hangi saatinde 182 00:12:23,421 --> 00:12:28,421 başladığını. Yoldaşım arabaya durmasını işaret etti, indi ve gitti. Yola devam 183 00:12:28,505 --> 00:12:33,505 ediyormuş gibi yaptım ama köşeyi dönünce aşağı atlayıp gizlice geri döndüm. Adam 184 00:12:33,588 --> 00:12:38,588 çoktan ormanda kaybolmuştu. Çalılıklarda bir hışırtı duydum. "Bu o değilse, bir 185 00:12:38,671 --> 00:12:43,671 kaplandır, saldırıya uğramak, paramparça edilmek ve kanlı küçük lokmalar halinde 186 00:12:43,755 --> 00:12:48,630 yenmek üzereyim" diye düşündüm. Ama adamdı. 187 00:12:51,088 --> 00:12:55,963 Adamın yürüdüğü yolda en ufak bir iz bile yoktu. Uzun bambular ve her türden yoğun 188 00:12:56,046 --> 00:13:00,921 bitki örtüsü içinde kendine yol açıyordu. Onu çok sessizce ve en az yüz metre mesafe 189 00:13:01,005 --> 00:13:05,880 bırakarak takip ettim. Onu gözden kaybedince, ki çoğu zaman kaybediyordum, 190 00:13:05,963 --> 00:13:10,838 ayak seslerini takip edebiliyordum. Bu lideri takip et oyunu yarım saat kadar 191 00:13:10,921 --> 00:13:15,796 sürdü. Sonra birden önümdeki adamı duymaz oldum. Durup dinledim. 192 00:13:16,671 --> 00:13:20,630 Bir anda yoğun çalıların arasından küçük bir açıklık ve iki küçük kulübe gördüm. 193 00:13:20,713 --> 00:13:24,671 Yüreğim hopladı. Yakındaki kulübenin kenarında yanında bir seccade olan küçük 194 00:13:24,755 --> 00:13:28,713 bir su çukuru, üstündeyse güzel, kalın ve yaprak dolu dallarıyla büyük bir baobap 195 00:13:28,796 --> 00:13:32,755 ağacı vardı. Aşırı öğlen sıcağı boyunca bekledim. Nemli öğleden sonra sıcağında da 196 00:13:32,838 --> 00:13:36,796 bekledim, ardından saat beşe gelirken sessizce ağacıma tırmanıp yaprakların 197 00:13:36,880 --> 00:13:41,255 arasına gizlendim. 198 00:13:41,338 --> 00:13:45,421 Sonunda Büyük Yogi kulübesinden çıktı ve seccadeye bağdaş kurup oturdu. Yaptığı her 199 00:13:45,505 --> 00:13:49,588 hareket yavaş ve sakindi. Avuçları aşağı bakacak şekilde ellerini dizlerine koyup 200 00:13:49,671 --> 00:13:53,755 burnundan derin bir nefes aldı. Daha şimdiden bir tür aydınlık saçtığını 201 00:13:53,838 --> 00:13:57,921 görebiliyordum. On dört dakika boyunca hiç kıpırdamadan bu pozisyonda kaldı. 202 00:13:58,005 --> 00:14:02,088 Sonra da onu izlerken tam olarak bedeninin yerden yavaşça yükseldiğini 203 00:14:02,171 --> 00:14:06,255 gördüm. 204 00:14:07,588 --> 00:14:12,046 Otuz santim. Kırk. Kırk beş. Elli. Seccadeden altmış santim yukarıdaydı. 205 00:14:12,130 --> 00:14:16,588 Ağacın tepesinde kendi kendime, "İşte gözünün önünde bir adam havada oturuyor" 206 00:14:16,671 --> 00:14:21,130 dedim. Saatime göre bedeni kırk altı dakika havada asılı kaldı. Ardından 207 00:14:21,213 --> 00:14:25,671 poposunu tekrar seccadeye koyana kadar yavaşça yere indi. Ağaçtan indim ve 208 00:14:25,755 --> 00:14:30,213 doğruca ona koştum. Büyük Yogi bir leğende elini, ayağını yıkıyordu. Bana hızla "Ne 209 00:14:30,296 --> 00:14:34,755 zamandır buradasın?" Diye sordu. Birden bir tuğla alıp bana öyle güçlü attı ki sağ 210 00:14:34,838 --> 00:14:39,296 bacağıma, dizimin altına çarpar çarpmaz tuğla ikiye ayrıldı. Yara izi hala 211 00:14:39,380 --> 00:14:43,630 duruyor, göstereyim. 212 00:14:46,880 --> 00:14:51,671 Bu aslında işime yaradı. Büyük Yogi öfkeye kapılıp tuğla atmamalıydı. Yaşlı 213 00:14:51,755 --> 00:14:56,546 adam utanmıştı, pişmandı ve büyük hüsrana uğramıştı. Bana yaptığı açıklamada, beni 214 00:14:56,630 --> 00:15:01,421 bir müridi olarak alamayacağını fakat saldırmasını telafi etmek için bana bir 215 00:15:01,505 --> 00:15:06,296 takım gayri resmi eğitimler verebileceğini söyledi, ki zaten saldırıyı hak etmiştim. 216 00:15:06,380 --> 00:15:11,046 Bunlar bin sekiz yüz doksandaydı. Yaklaşık on yedi yaşındaydım. 217 00:15:12,880 --> 00:15:15,963 Peki yoginin verdiği eğitim neydi? İşte geliyor. 218 00:15:16,880 --> 00:15:20,463 Zihin dağınık bir şeydir. Kendini aynı anda binlerce şeyle oyalar. Çevrende 219 00:15:20,546 --> 00:15:24,130 gördüğün şeylerle, duyduğun ve kokusunu aldığın, düşündüğün şeylerle, düşünmemeye 220 00:15:24,213 --> 00:15:27,796 çalıştığın şeylerle. İstediğin zaman bir nesneyi gözünde canlandırmak için zihnini 221 00:15:27,880 --> 00:15:31,463 odaklamayı öğrenmelisin, tek bir nesneyi, başka hiçbir şeyi değil. Buna çok 222 00:15:31,546 --> 00:15:35,130 çalışırsan, bilinçli zihnini seçtiğin herhangi bir nesneye tahminen üç buçuk 223 00:15:35,213 --> 00:15:38,796 dakika odaklayabilirsin. Bu yaklaşık yirmi yıl ve her gün devamlı bir çaba 224 00:15:38,880 --> 00:15:42,546 gerektirir. 225 00:15:42,630 --> 00:15:44,171 "Yirmi yıl!" Diye haykırdım. 226 00:15:44,255 --> 00:15:46,421 Yirmi yıl. Daha uzun da sürebilir. Genelde yirmi yıl sürer, tabii bu arada 227 00:15:46,505 --> 00:15:48,630 başarabilirsen. 228 00:15:48,713 --> 00:15:50,380 "O zaman yaşlanmış olacağım." 229 00:15:50,463 --> 00:15:53,921 Süre değişkendir. Kiminde on, kiminde otuz yıl sürer. Çok nadir durumlarda özel biri 230 00:15:54,005 --> 00:15:57,463 gelip bu gücü sadece bir-iki yılda geliştirebiliyor. Ama bu milyarda bir. Sen 231 00:15:57,546 --> 00:16:01,005 değilsin. 232 00:16:01,088 --> 00:16:04,505 "Gerçekten o kadar zor mu? Zihnini odaklayıp küçük bir şeyi… 233 00:16:04,588 --> 00:16:08,005 Neredeyse imkânsız. Dene de gör. Gözlerini kapat ve bir şey düşün. Sadece 234 00:16:08,088 --> 00:16:11,505 bir nesne düşün. Gözünde canlandır, önünde gör. Birkaç saniyede zihnin 235 00:16:11,588 --> 00:16:15,005 gezinmeye başlayacak. Diğer düşünceler sızacak. Bu çok zor bir şey. Böyle buyurdu 236 00:16:15,088 --> 00:16:18,546 büyük, bilge, yaşlı yogi. 237 00:16:20,713 --> 00:16:25,255 Böylece çalışmalarım başladı. Her akşam oturdum, gözlerimi kapayıp dünyada en çok 238 00:16:25,338 --> 00:16:29,880 sevdiğim kişiyi, on yaşında bir kan hastalığından ölen abimi gözümde 239 00:16:29,963 --> 00:16:34,505 canlandırdım. Yüzünü hayal etmeye odaklandım ama zihnim anında dağılmaya 240 00:16:34,588 --> 00:16:39,130 başladı. Çalışmayı bıraktım, birkaç dakika dinlendim, sonra tekrar denedim. Beş yıl 241 00:16:39,213 --> 00:16:43,755 her gün çalıştıktan sonra bir buçuk dakika sadece abimin yüzüne odaklanabiliyordum. 242 00:16:43,838 --> 00:16:48,255 İlerleme kaydediyordum. 243 00:16:51,671 --> 00:16:56,421 O sırada, hokkabazlık gösterileri yaparak iyi para kazanmaya başlamıştım. El 244 00:16:56,505 --> 00:17:01,255 çabukluğum doğuştan çok iyiydi ama çalışmalarıma hep devam ettim. Nerede 245 00:17:01,338 --> 00:17:06,088 olursam olayım her akşam sessiz bir yere oturup abimin yüzüne odaklanıyordum. Bazen 246 00:17:06,171 --> 00:17:10,921 bir mum yakıp aleve bakarak başlardım. Mum alevinin bildiğiniz gibi üç ayrı kısmı 247 00:17:11,005 --> 00:17:15,755 vardır. En üstte sarı, ortada lila ve içindeki siyah kısım. Mumu yüzümden kırk 248 00:17:15,838 --> 00:17:20,588 santim uzağa ve gözlerimle aynı hizaya yerleştirdim ki göz kaslarım aşağı ya da 249 00:17:20,671 --> 00:17:25,421 yukarı bakmak için en ufak bir ayarlama yapmasın. Çevremdeki her şey yok olana 250 00:17:25,505 --> 00:17:30,255 kadar merkezdeki siyah kısma baktım. Sonra gözlerimi kapayıp abimin yüzüne 251 00:17:30,338 --> 00:17:34,796 odaklanmaya başladım. 252 00:17:35,921 --> 00:17:40,380 Bin dokuz yüz yedide, otuz dört yaşındayken zihnim farklı şeylere dalıp 253 00:17:40,463 --> 00:17:44,921 gitmeden üç dakika odaklanabiliyordum. Yine o sıralar bir yeteneğimin daha 254 00:17:45,005 --> 00:17:49,463 farkına varmaya başladım. Tuhaf bir hissiyattı. Gözlerimi kapadığımda ve bir 255 00:17:49,546 --> 00:17:54,005 şeye derinlemesine baktığımda, baktığım nesnenin ana hatlarını görebiliyordum. 256 00:17:54,088 --> 00:17:58,546 Yaşlı Yoginin söylediği bir şey aklıma geldi: "Belli kutsal kişilerin gözlerini 257 00:17:58,630 --> 00:18:03,130 kullanmadan görecek kadar odaklanabildiği biliniyor" demişti. 258 00:18:04,046 --> 00:18:08,171 Her akşam mum aleviyle yaptığım çalışmamı tamamladıktan sonra bir fincan kahve içip 259 00:18:08,255 --> 00:18:12,380 gözlerimi bağladım ve sandalyeme oturup gözlerimi kullanmadan görmeye çalıştım. 260 00:18:12,463 --> 00:18:16,588 Bir deste iskambil kağıdıyla başladım. Arkalarını inceleyerek ne olduklarını 261 00:18:16,671 --> 00:18:20,796 tahmin ettim ve anında yüzde altmışlık bir başarı yakaladım. Sonra kara ve deniz 262 00:18:20,880 --> 00:18:25,005 haritaları satın alıp odamın her yanına astım. Onlara gözlerim bağlı bakıp küçük 263 00:18:25,088 --> 00:18:29,213 yer adlarını ve nehirleri okumak için saatlerimi harcadım. Sonraki sekiz sene bu 264 00:18:29,296 --> 00:18:33,421 tür çalışmalara devam ettim. Bin dokuz yüz on beşte gözüm bağlı halde bir kitabı 265 00:18:33,505 --> 00:18:37,630 baştan sona okuyabiliyordum. Başarmıştım! Nihayet bu güce sahiptim. Tabii bildiğiniz 266 00:18:37,713 --> 00:18:41,838 gibi bütün hokkabazlık gösterim buna dönüştü. Seyirciler çok sevdi ama kimse 267 00:18:41,921 --> 00:18:46,046 gerçek olduğuna inanmadı, hala inanmıyor. Hatta gözlerimi en ustaca bağlayan sizin 268 00:18:46,130 --> 00:18:50,255 gibi doktorlar bile birinin gözlerini kullanmadan görebileceğine inanmayı 269 00:18:50,338 --> 00:18:54,463 reddediyor. Bir görüntüyü beyne göndermenin başka yolları olduğunu 270 00:18:54,546 --> 00:18:58,546 unutuyorlar. 271 00:18:58,630 --> 00:19:00,546 Imdad Khan sessizliğe büründü. Yorulmuştu. "Başka hangi yollar?" Diye 272 00:19:00,630 --> 00:19:02,630 sordum. 273 00:19:02,713 --> 00:19:06,255 Açıkçası bilmiyorum. 274 00:19:08,005 --> 00:19:10,171 Görme işi vücudun bir başka parçasıyla yapılıyor. 275 00:19:11,005 --> 00:19:11,921 Hangi parçası? 276 00:19:22,130 --> 00:19:26,213 O gece yatmadım. Bu adam dünyadaki bilim insanlarına havada takla attırabilirdi. O 277 00:19:26,296 --> 00:19:30,380 yaşayan en değerli insandı. Bir görüntünün gözler kullanılmadan beyne 278 00:19:30,463 --> 00:19:34,546 biyolojik, kimyasal ve sihirli biçimde nasıl gönderildiğini bulmak zorundaydım. 279 00:19:34,630 --> 00:19:38,713 Körler tekrar görebilir, sağırlar tekrar duyabilir, başka neler olur? "Bu inanılmaz 280 00:19:38,796 --> 00:19:42,880 adam göz ardı edilmemeli" dedim. Imdad Khan'ın o akşam anlattığı her şeyi büyük 281 00:19:42,963 --> 00:19:47,046 bir özenle yazmaya başladım. Durmadan beş saat boyunca yazdım. 282 00:19:49,130 --> 00:19:52,505 Sabah sekizde hastaneye gitme vakti geldiğinde en önemli kısmını bitirdim, az 283 00:19:52,588 --> 00:19:55,963 önce okuduğunuz sayfaları. Doktor Marshall'la dinlenme odasındaki çay 284 00:19:56,046 --> 00:19:59,421 molasına kadar görüşmedik. On dakikalık süreçte ona elimden geleni anlattım. "Bu 285 00:19:59,505 --> 00:20:02,880 akşam yine tiyatroya gidiyorum" dedim. "Onu şimdi kaybedemeyiz." 286 00:20:02,963 --> 00:20:05,838 -Seninle geleceğim. -O akşam yediye çeyrek kala Royal 287 00:20:05,921 --> 00:20:08,796 Palace Hall'a gittik. Arabayı park ettim ve birlikte tiyatroya yürüdük. "Bir 288 00:20:08,880 --> 00:20:11,755 tuhaflık var" dedim. Salon önünde kalabalık yoktu ve kapılar kapalıydı. 289 00:20:11,838 --> 00:20:14,713 Postere göre gösteri oradaydı ama sonra birini üstüne siyah 290 00:20:14,796 --> 00:20:17,588 boyayla bir şey yazarken gördüm. 291 00:20:17,671 --> 00:20:19,880 "Bu akşamki gösteri iptal." 292 00:20:20,880 --> 00:20:23,588 Kapalı kapılarda duran yaşlı bekçiye sordum: "Ne oldu?" 293 00:20:24,255 --> 00:20:25,463 "Biri ölmüş." 294 00:20:25,546 --> 00:20:27,880 "Kim?" Tabii bunu zaten biliyordum. 295 00:20:27,963 --> 00:20:29,713 "Gözlerini Kullanmadan Gören Adam." 296 00:20:30,671 --> 00:20:31,713 "Nasıl?" Diye sordum. 297 00:20:32,255 --> 00:20:36,380 "Uyumuş ve uyanmamış. Olur böyle şeyler." 298 00:20:39,755 --> 00:20:41,088 Yavaşça arabaya döndük. 299 00:20:46,213 --> 00:20:50,005 Yoğun bir üzüntü ve öfke hissettim. Bu değerli adamı gözümün önünden 300 00:20:50,088 --> 00:20:53,880 ayırmamalıydım. Yatağımı verip özenle bakmalıydım. O mucize yaratan biriydi. 301 00:20:53,963 --> 00:20:57,755 Sıradan insanlara göre gizemli ve kudretli güçlerle iletişim kurabiliyordu. 302 00:20:57,838 --> 00:21:01,546 Ama şimdi öldü. Doktor Marshall "Buraya kadarmış" dedi. 303 00:21:02,546 --> 00:21:03,463 Buraya kadarmış. 304 00:21:04,505 --> 00:21:07,463 "Evet" dedim. "Buraya kadarmış." 305 00:21:12,588 --> 00:21:16,838 İşte Imdad Khan'la olan iki buluşmamda yaşanan her şeyin gerçek ve tam kaydı bu. 306 00:21:20,338 --> 00:21:25,671 "Vay, vay, vay. İşte bu gerçekten çok ilginç. Bu olağanüstü bir bilgi. Hayatımı 307 00:21:25,755 --> 00:21:31,130 değiştirebilir." 308 00:21:49,005 --> 00:21:53,755 Henry'nin bahsettiği bu bilgi Imdad Khan'ın kendini oyun kartlarının ne 309 00:21:53,838 --> 00:21:58,588 olduğunu arkalarından anlayacak şekilde eğitmesiydi. Ve bahsettiğim gibi, hileci 310 00:21:58,671 --> 00:22:03,421 bir kumarbaz olduğu için Henry hemen şunu fark etti, bir servet kazanabilirdi. 311 00:22:03,505 --> 00:22:08,255 Aşağıdaki servis odasına inip bir mum, bir şamdan ve bir cetvel istedi. Onları yatak 312 00:22:08,338 --> 00:22:13,088 odasına götürdü, kapıyı kilitledi, perdeleri çekti ve ışıkları kapattı. Mumu 313 00:22:13,171 --> 00:22:17,921 tuvalet masasına koyup bir sandalye çekti. Gözlerinin fitille aynı hizada 314 00:22:18,005 --> 00:22:22,755 olduğunu fark edince memnun oldu. Cetveli kullanarak yüzünü kitapta 315 00:22:22,838 --> 00:22:27,588 bahsedildiği gibi mumdan kırk santim uzakta konumlandırdı. Imdad Khan en 316 00:22:27,671 --> 00:22:32,421 sevdiği kişiyi gözünde canlandırmıştı ve onun için bu vefat etmiş abisiydi. 317 00:22:32,505 --> 00:22:37,005 Henry'nin abisi yoktu. Kendi yüzünü gözünde canlandırmaya karar verdi. 318 00:22:43,713 --> 00:22:48,296 Henry mumun ortasındaki minik siyah bölgeye bakarken sıra dışı bir şey oldu, 319 00:22:48,380 --> 00:22:52,963 zihni tamamen boşaldı, beyni durdu ve aniden o yanan hiçliğin küçük siyah 320 00:22:53,046 --> 00:22:57,630 alanının içinde bütün bedeni sıcacık ve güvenli biçimde sarmalanmış gibi hissetti. 321 00:22:57,713 --> 00:23:02,296 Tabii bu sadece on beş saniye sürdü ama o andan itibaren nerede ya da ne yapıyor 322 00:23:02,380 --> 00:23:06,963 olursa olsun günde beş kez mumla çalışmayı ihmal etmedi. Hayatında ilk kez 323 00:23:07,046 --> 00:23:11,630 kendini hevesle bir şeye kaptırmıştı ve gösterdiği ilerleme de kayda değerdi. Altı 324 00:23:11,713 --> 00:23:16,296 ay sonra aklına dışarıdan hiçbir düşünce girmeden, en az üç dakika sadece kendi 325 00:23:16,380 --> 00:23:20,755 yüzünün görüntüsüne konsantre olabiliyordu. 326 00:23:21,588 --> 00:23:25,380 "O benim" diye düşündü. "Yoga güçlerini müthiş bir hızda edinme yeteneğine sahip 327 00:23:25,463 --> 00:23:29,255 milyarda bir görülen kişiyim." İlk yılın sonunda beş buçuk dakikayı aştı. Vakti 328 00:23:29,338 --> 00:23:33,130 gelmişti. 329 00:23:37,546 --> 00:23:42,005 Henry'nin Londra'daki dairesinin salonu. Gece yarısı. Henry heyecandan titriyor 330 00:23:42,088 --> 00:23:46,546 çünkü ilk kez bir deste kartı önüne ters koyuyor ve üsttekine konsantre oluyor. 331 00:23:46,630 --> 00:23:51,088 Başta gördüğü tek şey arkalarındaki ince kırmızı çizgilerden oluşan tasarım. 332 00:23:51,171 --> 00:23:55,630 Dünyadaki en yaygın iskambil kağıdı tasarımı. Şimdi konsantrasyonunu 333 00:23:55,713 --> 00:24:00,171 şekillerden kartın diğer tarafına yönlendiriyor. Ve bütün gücüyle kartın 334 00:24:00,255 --> 00:24:04,713 görünmeyen alt tarafına odaklanıyor. Otuz saniye geçiyor. Bir dakika. İki dakika. Üç 335 00:24:04,796 --> 00:24:09,255 dakika. Henry kılını kıpırdatmıyor. Artık çok gelişmiş konsantrasyonu 336 00:24:09,338 --> 00:24:13,796 kusursuz. Kartın arkasını gözünde canlandırıyor. Zihnine başka bir 337 00:24:13,880 --> 00:24:18,338 düşüncenin girmesine izin yok. Dördüncü dakikada bir şeyler olmaya 338 00:24:18,421 --> 00:24:22,880 başlıyor. Yavaşça, sihirle ama belirgin biçimde siyah bir karaltı maçaya, eğri bir 339 00:24:22,963 --> 00:24:27,421 çizgi beşe dönüşüyor. Maça beşlisi. Parmakları titreyerek kartı kaldırıp 340 00:24:27,505 --> 00:24:31,671 çeviriyor. "Başardım!" Diyor. Henry saplantılı oluyor. Yiyecek-içecek almak 341 00:24:32,588 --> 00:24:36,546 Bütün gün ve sıklıkla gece geç saatlere kadar yanında kronometreyle 342 00:24:36,630 --> 00:24:40,588 kartlara kapanarak süresini saniye saniye azaltıyor. Bir ay içinde bir buçuk 343 00:24:40,671 --> 00:24:44,630 dakikaya indiriyor. Altı ayda yirmi saniyeye. Yedi ay sonra da on saniyeye. 344 00:24:44,713 --> 00:24:48,671 Hedefi beş saniye. Eğer kartın arkasını beş saniye içinde göremezse kumarhanelerde 345 00:24:48,755 --> 00:24:52,713 işe yaramayacağının farkında. Fakat hedefine yaklaştıkça ulaşması giderek 346 00:24:52,796 --> 00:24:56,755 zorlaşıyor. On saniyeden dokuza inmesi dört hafta, sekize inmesi beş hafta daha 347 00:24:56,838 --> 00:25:00,796 sürüyor. Bu aşamada artık çok çalışmayı dert etmiyor, aralıksız on iki saat 348 00:25:00,880 --> 00:25:04,838 sorunsuz çalışabiliyor. Sonunda amacına ulaşacağından kesinlikle emin. Son iki 349 00:25:04,921 --> 00:25:08,880 saniye en zoru, on bir ay sürüyor. Ama bir Cumartesi akşam üstü… 350 00:25:16,671 --> 00:25:21,255 "Beş saniye." Henry her kart için zaman tutarak desteyi bitiriyor. "Beş saniye. 351 00:25:21,338 --> 00:25:25,921 Beş saniye. Beş saniye." Bu ana ulaşması ne kadar zaman aldı? Aralıksız bir çabayla 352 00:25:26,005 --> 00:25:30,588 üç yıl, üç ay. 353 00:25:33,088 --> 00:25:37,921 Londra'da yüzün üstünde resmi kumarhane vardı. Henry en az on tanesinin üyesiydi. 354 00:25:38,005 --> 00:25:42,838 Lords House favorisiydi. "Georgian" tarzı bir malikânedeydi ve ülkenin en iyisiydi. 355 00:25:42,921 --> 00:25:44,005 İyi akşamlar Bay Şeker. 356 00:25:44,088 --> 00:25:48,255 Dedi resepsiyonda duran ve işi yüzleri unutmamak olan adam. Henry harikulade, 357 00:25:48,338 --> 00:25:52,505 geniş merdivenlerden çıkıp vezneye girdi. On bin pauntluk bir çek yazdı. 358 00:25:52,588 --> 00:25:56,755 Tombul kadınlar rulet masasını besili tavuklar gibi sarmıştı. Kızarmış suratlı 359 00:25:56,838 --> 00:26:00,963 adamlar ağızlarındaki puroyla ve hırsla parlayan gözlerle fişlerini sayıyordu. 360 00:26:02,421 --> 00:26:06,380 Tuhaftı. Henry hayatında ilk kez bir oda dolusu aşırı zengin insana tiksinerek 361 00:26:06,463 --> 00:26:10,421 baktı. Henry yirmi bir masalarından krupiyenin solunun boş olduğu birini 362 00:26:10,505 --> 00:26:14,463 aradı. Krupiye, Henry'nin fişini alıp masadaki bölmeye bıraktı. Genç… duran, 363 00:26:14,546 --> 00:26:18,505 kara gözlü, soluk tenli bir adamdı. Hiç gülümsemiyor, sadece gerektiğinde 364 00:26:18,588 --> 00:26:22,546 konuşuyordu. Elleri çok küçüktü ve parmakları hesap makinesi gibiydi. Yirmi 365 00:26:22,630 --> 00:26:26,588 beş pauntluk fiş öbeğini alıp masaya üst üste yerleştirdi. Saymasına gerek yoktu, o 366 00:26:26,671 --> 00:26:30,630 hızlı parmaklar yanılmıyordu. Fişleri Henry'ye uzattı. Henry fişleri önüne 367 00:26:30,713 --> 00:26:34,671 dizerken kart kutusundaki karta göz attı. Beş saniyede onlu olduğunu gördü. 368 00:26:34,755 --> 00:26:38,713 Fişlerinden sekizini serdi. İki yüz Paunt. Lords Haus'daki yirmi birde izin verilen 369 00:26:38,796 --> 00:26:42,755 en yüksek bahis. Onlu ona gelmişti. İkinci kartı dokuzluydu. Toplam on dokuz. 370 00:26:42,838 --> 00:26:46,796 On dokuzda kart almazsınız ve krupiyenin yirmi ya da yirmi bir 371 00:26:46,880 --> 00:26:50,838 yapmamasını umarsınız. Krupiye sıra tekrar Henry'ye geldiğinde… 372 00:26:50,921 --> 00:26:53,338 -On dokuz. -…dedi ve sonrakine geçti. "Durun" 373 00:26:53,421 --> 00:26:55,838 dedi Henry. Krupiye durup Henry'ye döndü. Kaşlarını kaldırdı ve ona o 374 00:26:55,921 --> 00:26:58,255 sert, kara gözlerle baktı. 375 00:26:58,338 --> 00:27:01,546 -On dokuzda kart mı istiyorsunuz? -…diye sordu. Tabii kutuda on dokuzu 376 00:27:01,630 --> 00:27:04,838 bozmayacak sadece iki kart vardı, as ve ikili. Yalnızca bir aptal on dokuzda 377 00:27:04,921 --> 00:27:08,130 kart çekerdi, hemde masada iki yüz paunt varken. Sıradaki kartın arkası açıkça 378 00:27:08,213 --> 00:27:11,421 görülüyordu, krupiye ona dokunmamıştı. "Evet" dedi Henry. "Bir kart daha." 379 00:27:11,505 --> 00:27:14,713 Krupiye omuz silkip verdi. Sinek ikili Henry'nin önüne, onlu ve 380 00:27:14,796 --> 00:27:18,005 dokuzlunun yanına düştü. 381 00:27:18,088 --> 00:27:22,296 -Yirmi bir. -…dedi krupiye. Kara gözleri tekrar 382 00:27:22,380 --> 00:27:26,588 Henry'nin yüzüne döndü ve öyle kaldı, sessizce, dikkatle, şaşkınca. Henry 383 00:27:26,671 --> 00:27:30,880 dengesini bozmuştu. Belki de on dokuzda kart isteyeni ilk kez görüyordu. Bu adam 384 00:27:30,963 --> 00:27:35,171 on dokuzun üstüne soğukkanlılıkla kart istemiş ve kazanmıştı. Henry krupiyenin 385 00:27:35,255 --> 00:27:39,463 bakışını görüp hemen aptalca bir hata yaptığını anlamıştı. Dikkat çekmişti. 386 00:27:39,546 --> 00:27:43,755 "İzninizle." Bunu bir daha yapmamalıydı. Çok dikkatli olmalı ve hatta arada bir 387 00:27:43,838 --> 00:27:48,046 kaybetmeliydi. Oyun devam etti. Henry'nin avantajı muazzamdı. Kazancını mantıklı 388 00:27:48,130 --> 00:27:52,338 miktarda tutmakta güçlük çekiyordu, bir saat içinde otuz bin paunt kazandı. 389 00:27:52,421 --> 00:27:56,630 Orada durdu. Bu kolaylıkla bir milyon olabilirdi. "Teşekkür ederim." Henry 390 00:27:56,713 --> 00:28:00,963 artık dünyadaki herkesten daha hızlı para kazanabilecek bir durumdaydı. 391 00:28:03,671 --> 00:28:04,588 İlginç. 392 00:28:07,046 --> 00:28:11,546 Bu gerçek bir hikâye yerine uydurma bir hikâye olsaydı şu aşamada bir tür 393 00:28:11,630 --> 00:28:16,130 şaşırtıcı ve heyecanlı bir son uydurmak gerekebilirdi. Dramatik ve sıra dışı bir 394 00:28:16,213 --> 00:28:20,713 son. Örneğin, Henry evine dönüp parasını saymaya başlayabilir ve bu sırada birden 395 00:28:20,796 --> 00:28:25,296 bir rahatsızlık hissedebilirdi. Göğsünde bir ağrı vardır. Hemen yatmaya karar 396 00:28:25,380 --> 00:28:29,880 verir. Giysilerini çıkarır. Pijamalarını giymek için çıplak halde dolaba yürür, 397 00:28:29,963 --> 00:28:34,463 duvardaki boy aynasının yanından geçer. Durur. Alışkanlıktan ötürü otomatik olarak 398 00:28:34,546 --> 00:28:39,046 konsantre olur. Bir anda derisinin altını görür. Röntgen gibi, hatta daha iyi, her 399 00:28:39,130 --> 00:28:43,630 şeyi görür. Arterleri, damarları, kanın pompalanmasını. Karaciğeri, böbrekleri, 400 00:28:43,713 --> 00:28:48,213 bağırsakları. Kalbinin attığını görür. Göğsündeki acının geldiği yere bakar ve 401 00:28:48,296 --> 00:28:52,796 sağ tarafta kalbe giden büyük damarın içinde küçük, kara bir kitle görür. Bir 402 00:28:52,880 --> 00:28:57,380 kan pıhtısı. Başta pıhtı sabit gibidir. Sonra hareket eder. Az hareket eder. Bir 403 00:28:57,463 --> 00:29:01,963 milimetre kadar. Damardaki kan pıhtının arkasından gelip onu iter ve pıhtı yine 404 00:29:02,046 --> 00:29:06,546 hareket eder, bir santim kadar ilerler. Henry dehşetle izler. Yerinden oynayıp 405 00:29:06,630 --> 00:29:11,130 damar içinde ilerleyen büyük bir pıhtının en sonunda kalbe ulaşacağının farkındadır. 406 00:29:11,213 --> 00:29:15,713 Ölmek üzeredir. Bu bir kurgu için kötü bir son olabilirdi ama bu hikaye kurgu değil, 407 00:29:15,796 --> 00:29:20,296 gerçekti. Doğru olmayan tek şey Henry'nin ismi, Şeker Henry değildi. İsmi 408 00:29:20,380 --> 00:29:24,880 saklı kalmalıydı, hala da öyle kalmalı. Onun haricinde bu gerçek bir hikaye ve 409 00:29:24,963 --> 00:29:29,421 gerçek bir hikaye olduğundan gerçek bir sonu olmalı. Aslında olanlar şöyle; Hey-- 410 00:29:33,921 --> 00:29:38,255 Henry bir saat yürüdü. Akşam hava serin ve güzeldi. Şehir hâlâ uyanıktı. Ceketinin 411 00:29:38,338 --> 00:29:42,671 iç cebindeki kalın para destesini hissedebiliyordu. Ona hafifçe vurdu. Bir 412 00:29:42,755 --> 00:29:47,088 saat için büyük para. Ancak kafası karışıktı. Bu muazzam başarı için neden bu 413 00:29:47,171 --> 00:29:51,505 kadar az coşku hissettiğini anlayamıyordu. Benzer bir şey üç yıl önce, yoga işlerine 414 00:29:51,588 --> 00:29:55,921 başlamadan başına gelmiş olsa yerinde duramazdı, kutlamak için en yakındaki gece 415 00:29:56,005 --> 00:30:00,213 kulübüne koşardı. Ama Henry coşkulu hissetmiyordu. 416 00:30:00,880 --> 00:30:05,713 Üzgün hissediyordu. Her bahiste kazanacağından çok emindi. Ne heyecan, ne 417 00:30:05,796 --> 00:30:10,630 belirsizlik ne de tehlike vardı. Tabii ki bundan böyle dünyayı dolaşıp milyonlar 418 00:30:10,713 --> 00:30:15,546 yapabileceğini biliyordu ama eğlenceli olacak mıydı? Bir şey daha, şu da mümkün 419 00:30:15,630 --> 00:30:20,463 değil miydi? Yoga güçlerini edinmek için geçirdiği süreç hayata bakışını tamamen 420 00:30:20,546 --> 00:30:25,380 değiştirmiş olabilir miydi acaba? Mümkündü. Ertesi sabah Henry geç uyandı, 421 00:30:25,463 --> 00:30:30,130 yataktan çıktı, tuvalet masasında duran devasa desteyi gördü… ve… onu istemedi. 422 00:30:54,505 --> 00:30:55,796 Hey! 423 00:30:55,880 --> 00:30:58,713 Günaydın bayım. Bu size! Bir hediye. 424 00:30:58,796 --> 00:31:01,380 Bana… Ne dedin? 425 00:31:02,546 --> 00:31:04,046 Al onu cebine koy! 426 00:31:05,338 --> 00:31:06,255 Tamam. 427 00:31:15,130 --> 00:31:16,171 Nedir o? 428 00:31:16,255 --> 00:31:18,005 -Para. -Sizin olsun! 429 00:31:24,588 --> 00:31:25,505 Hey! 430 00:31:28,755 --> 00:31:29,921 Gelin. 431 00:31:30,005 --> 00:31:36,921 Hey. Para yağıyor. Nasıl yani? Yukarıdaki adam atıyor. Deli midir nedir? Ne yapıyor 432 00:31:46,838 --> 00:31:53,755 bu? Havaya attı! Geliyor, yakala! Aman tanrım! Doldur cebini! Vs. 433 00:32:04,755 --> 00:32:05,755 Kapı zili çaldı. 434 00:32:05,838 --> 00:32:07,421 "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" 435 00:32:07,505 --> 00:32:09,255 Günaydın. Kalabalık için özür dilerim, biraz para dağıtıyordum. 436 00:32:09,338 --> 00:32:11,005 "İsyan çıkartıyorsunuz!" 437 00:32:11,088 --> 00:32:12,755 Sadece biraz para dağıtıyorum. Kusura bakmayın. Bir daha yapmayacağım. Eminim 438 00:32:12,838 --> 00:32:14,880 birazdan dağılırlar. 439 00:32:14,963 --> 00:32:17,505 Polis elini belinden indirip elli pauntluk banknot gösterdi. 440 00:32:17,588 --> 00:32:18,546 Aha! Siz de yakalamışsınız. 441 00:32:18,630 --> 00:32:21,213 -"Bu bir delil. Bu para nereden geldi?" -Yirmi birden kazandım. Çok 442 00:32:21,296 --> 00:32:24,005 şanslı bir akşam geçirdim. 443 00:32:24,088 --> 00:32:26,963 Henry kulübün ismini verdi ve polis küçük bir deftere yazdı. 444 00:32:27,046 --> 00:32:28,171 Kontrol edin, doğru olduğunu söylerler. 445 00:32:28,255 --> 00:32:30,046 Polis not defterini indirdi. "Umurumda değil." 446 00:32:30,130 --> 00:32:33,130 -Değil mi? -"Hem de hiç. Aslında hikayenize inansam 447 00:32:33,213 --> 00:32:36,380 da yine de bu yaptığınız hiçbir şekilde bir mazeret olarak görülemez." 448 00:32:36,463 --> 00:32:38,796 Ben yasadışı bir şey yapmadım, değil mi? 449 00:32:39,713 --> 00:32:44,005 "Yasadışı mı? Aptalsınız! Böyle muazzam miktarda para kazanacak kadar şanslıysanız 450 00:32:44,088 --> 00:32:48,380 ve onu dağıtmak istiyorsanız pencereden dışarı savurmazsınız. Faydalı olacak bir 451 00:32:48,463 --> 00:32:52,755 yere verirsiniz. Örneğin bir hastaneye ya da yetimhaneye. Ülkenin dört bir yanında 452 00:32:52,838 --> 00:32:57,130 Noel'de çocuklara hediye alacak parayı zar zor bulan hastaneler ve yetimhaneler var. 453 00:32:57,213 --> 00:33:01,505 Ama sizin gibi dara düşmenin ne olduğunu hiç bilmeyen şımarık aptalın teki çıkar ve 454 00:33:01,588 --> 00:33:05,838 bütün o paraları sokağa saçar!" 455 00:33:06,630 --> 00:33:10,171 Dedikten sonra polis merdivenlerden inip ön kapıyı çarptı. Henry kıpırdamadı. 456 00:33:10,255 --> 00:33:13,796 Polisin sözleri ve onları büyük bir öfkeyle söyleyişi onu derinden 457 00:33:13,880 --> 00:33:17,463 etkilemişti. Utanmıştı. Bu berbat bir duyguydu. 458 00:33:23,796 --> 00:33:27,880 Sonra birdenbire Henry vücudunda güçlü bir elektriğin tatlı bir ürperti verdiğini 459 00:33:27,963 --> 00:33:32,046 hissetti ve o anda aklına her şeyi değiştirecek olan muhteşem bir fikir 460 00:33:32,130 --> 00:33:36,213 geldi. Henry hızla volta atıp bu harika fikri mümkün kılacak noktaları düşünmeye 461 00:33:36,296 --> 00:33:40,380 koyuldu. "Bir. Şu andan itibaren hayatım boyunca her gün çok büyük miktarda para 462 00:33:40,463 --> 00:33:44,546 kazanacağım. İki. Aynı kumarhaneye altı ayda bir defadan fazla gitmemeliyim. Üç. 463 00:33:44,630 --> 00:33:48,713 Bir oturuşta asla aşırı para kazanmamalıyım, gecede elli bin paunt, 464 00:33:48,796 --> 00:33:52,880 sınırım bu. Dört. Yılın üç yüz altmış beş günü her gece elli bin paunt kazansam on 465 00:33:52,963 --> 00:33:57,046 sekiz nokta yirmi beş milyon paunt eder. Beş. Sürekli hareket edeceğim, bir şehirde 466 00:33:57,130 --> 00:34:01,213 iki-üç geceden fazla kalmayacağım. Londra, Monte Karlo, Cannes, Biarritz, Deauville, 467 00:34:01,296 --> 00:34:05,380 Las Vegas, Mexico City, Buenos Aires, Nassau. Altı. Kazandığım paraları alıp 468 00:34:05,463 --> 00:34:09,546 dünyanın her yerinde hastane ve yetimhaneler kuracağım. Katılıyorum. Bir 469 00:34:09,630 --> 00:34:13,713 hayal olarak bu klişe ve duygusal geliyor ama aslında bunu yürütebileceğimi 470 00:34:13,796 --> 00:34:17,880 düşünüyorum ve bana hiç klişe gelmiyor. Bana kalırsa bu harikulade olur. Yedi. 471 00:34:17,963 --> 00:34:22,046 Bana bir ortak lazım. Masa başında oturan ve parayı alıp ihtiyacı olanlara 472 00:34:22,130 --> 00:34:26,213 gönderecek biri. Kesinlikle gözümün hiçbir zaman arkada kalmayacağı biri. John 473 00:34:26,296 --> 00:34:30,380 Winston Henry'nin muhasebecisiydi, babasının da. John Winston'ın babasıysa 474 00:34:30,463 --> 00:34:34,713 Henry'nin büyükbabasının da muhasebecisiydi. 475 00:34:34,796 --> 00:34:36,380 En zengin kişi olabilirsin. 476 00:34:38,755 --> 00:34:40,505 En zengin kişi olmak istemiyorum. 477 00:34:43,671 --> 00:34:46,588 İngiltere'de çalışamam. Vergi memuru hepsini alır. İsviçre'ye taşınmam 478 00:34:46,671 --> 00:34:49,588 gerekecek ama hemen değil. Ben senin gibi sorumluluğu olmayan bir bekâr 479 00:34:49,671 --> 00:34:52,588 değilim. Karım ve çocuklarımla konuşmalıyım. Şirket ortaklarıma haber 480 00:34:52,671 --> 00:34:55,588 vermeliyim. Evimi satmalıyım, İsviçre'de bir ev bulmalıyım. Çocukları 481 00:34:55,671 --> 00:34:58,796 okuldan almalıyım, böyle şeyler zaman alır. 482 00:34:58,880 --> 00:35:01,046 Bir yıl sonra, Henry Lozan'daki John Winston'a yüz yirmi milyon paunttan fazla 483 00:35:01,130 --> 00:35:03,296 para gönderdi. 484 00:35:03,921 --> 00:35:07,380 Para haftanın beş günü Winston Şeker Limitet adlı İsviçreli bir şirkete teslim 485 00:35:07,463 --> 00:35:10,921 edildi. Paranın nereden geldiğini, ona ne olacağını John Winston ve Henry dışında 486 00:35:11,005 --> 00:35:14,463 kimse bilmiyordu. Pazartesi transferi hep en yüklüsüydü zira bankaların kapalı 487 00:35:14,546 --> 00:35:18,213 olduğu Cuma, Cumartesi ve Pazar, Henry'nin kazançlarını içeriyordu. 488 00:35:18,296 --> 00:35:21,921 Şaşırtıcı bir hızda ve bazen kimliğini haftada birkaç kez değiştirerek hareket 489 00:35:22,005 --> 00:35:25,630 etti. John Winston'ın Henry'nin yeri hakkında edindiği tek ipucu parayı 490 00:35:25,713 --> 00:35:29,296 gönderdiği banka adresiydi. Her şey harikuladeydi. 491 00:35:49,463 --> 00:35:53,838 Henry geçen yıl, altmış üç yaşında akciğer embolisinden öldü. Ölümün gelişini 492 00:35:53,921 --> 00:35:58,296 gerçekten görmüştü ama çok huzurluydu. Tam yirmi yılı aşkındır planını uyguluyordu. 493 00:35:58,380 --> 00:36:02,755 Altı yüz kırk dört milyon paunt yapmıştı. Dünyanın dört yanında, iyi kurulmuş, iyi 494 00:36:02,838 --> 00:36:07,213 işletilen, Lozan'daki John Winston ve çalışanları tarafından yönetilip finanse 495 00:36:07,296 --> 00:36:11,671 edilen yirmi bir çocuk hastanesi ve yetimhanesi bırakmıştı. İşi tamamlanmıştı. 496 00:36:15,088 --> 00:36:19,630 Tüm bunları nereden mi biliyorum? Güzel soru. Anlatayım. Henry öldükten kısa süre 497 00:36:19,713 --> 00:36:24,255 sonra John Winston beni İsviçre'den aradı. Kendini Winston Şeker Limitet adlı 498 00:36:24,338 --> 00:36:28,880 şirketin başındaki kişi olarak tanıttı, buluşmak ve kurumun kısa bir tarihçesini 499 00:36:28,963 --> 00:36:33,505 yazmam için Lozan'a gelip gelemeyeceğimi sordu. Beni nasıl seçti 500 00:36:33,588 --> 00:36:38,130 bilmiyorum. Muhtemelen bir yazar listesi vardı ve oradan seçmişti. Yüklü bir ödeme 501 00:36:38,213 --> 00:36:42,755 yapacağını söyleyip şunu ekledi, "Yakın zamanda olağanüstü biri öldü. Adı Şeker 502 00:36:42,838 --> 00:36:47,380 Henry'ydi. Bence insanlar dünya için yaptıklarını öğrenmeli." Bilmediğimden, 503 00:36:47,463 --> 00:36:52,005 hikayenin kaleme almaya değecek kadar ilginç olup olmadığını sordum. Bu John 504 00:36:52,088 --> 00:36:56,630 Winston'ı çok rahatsız etti. Hatta belki ağırına gitti. Telefonda beş dakika bana 505 00:36:56,713 --> 00:37:01,255 Şeker Henry'nin gizli uğraşını anlattı. Artık sır değildi. Henry ölmüştü ve bir 506 00:37:01,338 --> 00:37:05,880 daha başka bir kumarhaneye giremeyecekti. "Geliyorum" dedim. Lozan'da artık yetmiş 507 00:37:05,963 --> 00:37:10,505 yaşın üstünde olan John Winston'la ve Henry'yle dünyayı dolaşıp kimliğini 508 00:37:10,588 --> 00:37:15,130 gizlemek için ona muhteşem kimlikler yaratan ünlü makyaj sanatçısı Max 509 00:37:15,213 --> 00:37:19,755 Engelman'le buluştum. İkisi de Henry'nin ölümüyle sarsılmıştı. Hatta Max, 510 00:37:19,838 --> 00:37:24,130 John Winston'dan daha fazla. 511 00:37:24,213 --> 00:37:26,546 Onu severdim. Çok büyük bir adamdı. 512 00:37:26,630 --> 00:37:29,838 John Winston bana bin dokuz yüz otuz beşte, Calcutta'da, Z.Z. Chatterjee'nin 513 00:37:29,921 --> 00:37:33,130 yazdığı lacivert defterin aslını gönderdi. Daha sonra onu harfiyen kopyaladım. "Son 514 00:37:33,213 --> 00:37:36,421 bir soru" dedim. "Ona Şeker Henry deyip duruyorsunuz ama asıl isminin bu 515 00:37:36,505 --> 00:37:39,713 olmadığını söylüyorsunuz. Hikayeyi yazarken gerçekte kim olduğunu söylememi 516 00:37:39,796 --> 00:37:43,171 istemiyor musunuz?" 517 00:37:43,255 --> 00:37:44,338 Hayır. 518 00:37:44,421 --> 00:37:45,380 …Dedi John Winston. 519 00:37:45,463 --> 00:37:48,671 Max'le ona kimliğini ifşa etmeyeceğimize söz verdik. Gerçi muhtemelen er ya da geç 520 00:37:48,755 --> 00:37:52,713 sızacaktır. Sonuçta o çok tanınmış bir İngiliz ailedendi ama bulmaya 521 00:37:52,796 --> 00:37:56,755 çalışmazsanız memnun olurum. Lütfen ona sadece "Bay Şeker Henry" deyin. 522 00:37:58,755 --> 00:38:00,171 Ve ben de öyle yaptım. 523 00:38:07,796 --> 00:38:10,046 Roald Dahl, Şeker Henry'nin İnanılmaz Öyküsü'nü 524 00:38:10,130 --> 00:38:14,130 Great Missenden, Buckinghamshire'daki Gipsy House'un yazı kulübesinde 525 00:38:14,213 --> 00:38:18,463 1976 Yılının Şubat ve Aralık ayları arasında yazmıştır.